YAZARLAR

HAYAT MATEMATİKTİR

 

Şimdi bu gerçeği görmezden gelip…

Biraz da Karadeniz’in kara mizahından alıp…

 “Öyle ya da değil” diyemeyiz herhalde.

 İstatistik böyle.

*** Nüfusumuzun %93’ü kentlerde…

 %7’si kırsalda yaşıyor.

 Kentteki “kentli” değil…

 Köydeki de “köylü”…

 *** “Peki, bütün bunlar nasıl oldu?”

 “Efendim, milleti bir şehir sevdası sarınca…

” “Eeee?”

“Okuldu, işti, şuydu buydu derkene…

 Bi de baktık ki ekin ekecek, çayır biçecek kimse kalmamış köylerde.

 “Peki…

 Tersine göç olur mu?

 “O, biraz zor işte…

 Tersine Dünya olur fakat tersine göç…

 *** Şehirde doğup büyüyen çocukları köye alıştırmak öyle kolay değil.

Hem, bizim zamanımızda herkes işin bi ucundan tutardı.

Yağ, peynir, süt, yumurta eksilmezdi soframızdan…

 Ekmeği fırından…

 Meyveyi dalından yer gibi…

 Pekmezimiz pestilimiz hazırdı.

 Hoşaf ve daha neler neler?

*** Şu pandemi süreci köylere iyi geldi galiba.

 Millet, “daha güvenli” diye köyünün yolunu tuttu.

Topraktı, fidandı, tavuktu, kediydi, köpekti derken…

 Yeni bir köylü profili ortaya çıkmaya başladı bile…

 Kartpostallardan fırlamışçasına güller çiçekler içinde villalar…

Bahçelerde kahvaltılar, patikalarda yürüyüşler, kekik toplamalar…

 Fakat bir şeyler eksik galiba…

 Ahırda inek bakmalar…

 Dereden tepeye tarlalar…

 Hal böyle olunca yüklendikçe yüklendik şehre. Köylü, köyden doymadığı gibi…

 Şehirli de iyice kesti ümidini.

*** Başka bir tablo paylaşmak istemiyorum.

 Çünkü %93 + %7 yeterli.

 Hani bazen en soğuğundan bir hava çarpar ya yüzünüze…

 Bazen de hiç beklemediğiniz bir söz…

 İşte böyle bir şey bizimkisi…

 “Üreten yok, tüketen çok.”

***İşgücü…
 Kim üretecek onca ürünü?

 Aslında şöyle bir şey oldu.

 Köyleri ihmal edince…

Kentler, birer cazibe merkezi olarak milyonları yuttu adeta.

 Çünkü her şey şehirdeydi.

Gerçi bugünlerde yolu, elektriği olsa da…

Bir kez şehre yerleşeni, yeniden köye döndürmek öyle sanıldığı kadar kolay değil.

Fakat mutlaka bir çaresi olmalı.

 “Tohum ve toprak” derken “ahır” da unutulmamalı.

 *** Almanya’nın üç katı sayılabilecek üniversite öğrencisi olan bir ülkede yaşıyoruz.

Bir türlü tarıma ve hayvancılığa yönlendiremiyoruz.

 Hem zaten köyde kasabada nasihat belli…

“Oku da kurtul buralardan…”

 O zaman taşı toprağı altın diyerek savruluyoruz şehre…

Bir yerde durmalı, durdurmalı, durdurulmalıyız.

 *** Her ne kadar kıyıda köşede istatistikle “yanlış rakamların doğru toplamı” diye dalgasını geçenler olsa da…

 Unutmayalım ki matematik, günlük hayatın ayrılmaz bir parçası…

 Zaten hayat, matematik üzerine kurulmuş ve dört işlemden ibaret. Belli ki çok çalışacağız.

 Fakat şehirlerde ‘modern sefalet’i oynayanları tarıma ve hayvancılığa döndürmek zor olacak.

Ve yine belli ki canımız çok yanacak.


Bir yanıt yazın

× Bize Ulaşın!