TÜRK BASINININ AMİRAL GEMİSİ
(1 MAYIS 1948)
1977 yılı , 1965 yılın da başladığım eğitim hayatımın son yılıydı. Ekim ayı doğumlu olduğum için eğitim hayatıma 1959 doğumlu arkadaşlarım ile başladım. Yani ilk okula bir sene geç başlamıştım. İki ay nedeniyle hayat çizgim tamamiyle değişiyordu. Sınıf arkadaşlarımın ve öğretmenimin seçimi benim elimde değildi.
Bakırköy Yavuz Evler & Halil Bedii İlk Okulu , Bakırköy Şeker Evler Orta Okulu , Sultan Ahmet Endüstri Meslek Lisesi mezuniyetimden sonra siyasetin tavan yaptığı,kurşunların havada uçuştuğu yıllar okumamı engelleyen faktörlerin en başında geliyordu.Üniversite imtahanına bile girememiştim.
1978 yılında askerliğimi yapmak üzere 7 Temmuz tarihinde İskenderun Er Eğitim Alay Komutanlığına teslim oldum. Gölcük Mayın birliğinde18,5 Ay daha kaldıktan sonra vatani görevimi tamamladım.
Gençliğim ve sevdiklerimden uzak kaldığım 20 ay.
1980 Şubat ayında askerden geleli üç gün olmuştu rahmetli babam Hürriyet gazetesinde işe başlıyorsun oğlum dediğinde hem çok sevindim , hemde içimden ah be baba biraz gezseydim keşke dediğimi unutmuyorum. Unutmuyorum derken ne kadar yanlış yaptığımı yıllar ilerledikçe daha iyi anlamıştım. Çalışma hayatına erken başlamamın emekliliğime yansımasını o yıllarda anlamayacak kadar gençtim.
Babam ben askerden gelmeden Hürriyet gazetesinin o zamanki genel yayın yönetmeni Nezih Demirkent’e oğlum askerden geliyor dediğinde istediğin servise sok Şükrü usta demiş. Babam da alnının akı ile mürettip olarak çalıştığı Hürriyet gazetesinden 1975 yılın da emekli olmuştu , Nezih baba ile saygın bir dostlukları vardı.
Sıra bendeydi gazetenin mürettip ustasının oğlu olarak girdiğim basının amiral gemisi Hürriyet gazetesinde, babamın oğlu olarak değil, kendi kişiliğimi ortaya koyarak babamı da mahçup etmeden çalışıp kendimi sevdirmem gerekiyordu.
Hürriyet Gazetesi ben doğmadan 10 yıl önce 1 Mayıs 1948 tarihinde rahmetli Sedat Simavi tarafından kurulmuş. Her yıl 1 Mayıs tarihinde tüm çalışanların da olduğu gazete bünyesinde yapılan kokteyl de büyük bir coşkuyla kutlanırdı.
Muhteşem insanlardan oluşan bir kadroya sahipti Hürriyet Gazetesi. Benim de o kadroda olmam gurur vericiydi.
Spor’un duayenleri , köşe yazıları ile siyasi yazılar yazan usta kalemler, muhteşem yazı işleri kadrosu, en babacanından makina ustaları, her biri birbirinden değerli servis şefleri ,
harika yemekleriyle yemekhanemiz ve A’dan Z’ye tüm kadrosu muhteşemdi.
Erol Simavi Hürriyet’i Üniversite gibiydi.Usta çırak lişkilerinin aile çerçevesinde geçtiği bir Üniversiteydi ve hepimiz çok mutluyduk.
Biz gece çalışanlar akşam19.00’da girdiğimiz gazetemizden mesai olmazsa gece 02.30 gibi ayrılırdık. Tüm servis araçları dolar , geç saat olmasına rağmen harika muhabbetler ile güle oynaya evimize gelirdik. Bazı akşamlar Almanya servisinden tecrübeli sayfa sekreteri Kenan Sönmezler abim Wosvagen’i ile beni eve bırakırdı. Bir gece İncirli Ömür’ün önünden geçip üst geçitten Bakırköy’e döndüğümüzde Alman plakalı Mercedes ile karşı karşıya geldik. O fren biz fren zar zor durduk. Ters yola bizim iniş yolumuza Bahçelievler’den Bakırköye geliş yoluna girmiş, allahtan yavaş geliyordu ucuz atlattık. 80 ‘li yıllarda o saatlerde tek tük araba olurdu yolda onunda rahatlığı vardı kullanan için.
22 yaşında girdiğim Hürriyet ailesinin Basın Amiral
gemisinden 48 yaşında emekli olarak ayrıldım.
Emeklilik yıllarımızda Korona illeti çıkana kadar Erol Simavi ‘yi Kanlıca’daki kabri başında eski çalışanları olarak anardık.
Erol Simavi unutulmayacak bir patron ve babaydı.
İyiler hiçbir zaman unutulmaz, Nur içinde yat Erol baba mekanın cennet olsun.
Kendinize iyi bakın.