NEVRESİM
Büyük İstanbul depreminin ardından hemen her semt bir parka, meydana taşınmış gibiydi. Hele hele depremi en şiddetlisinden yaşayanlar… Yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler…
Evlerine girmek istemiyorlar, Ağustos sıcağının da etkisiyle parklarda bahçelerde gecelemeyi sürdürüyorlardı. Bakırköy’deki Millet Parkı da dolup taşmıştı depremzedelerle…
Sabahlara kadar sohbet… Zor günlerle gelen dayanışma duygusunun en güzel örnekleri…
*** İşte tam da o günlerde yaşanmıştı. Ev uykusu gibisi yoktu ve ne zamandır deliksiz uykuya hasretti hepsi. Nöbetleşe uyuyan aile üyeleri mı ararsın? “Siz rahatınıza bakın, bu gece sıra bizde” diyen komşular mı? Sanırsınız, apartmanlar kat kat inmişti çimenlere.
“Aman, bir hırsızlık olmasın” diye de diken üstündeydi mahalle halkı. “Şuradakini tanıyor musunuz” şeklinde endişeli sorulara… “Ha o mu? Misafirmiş…” türünden araştırmacı vatandaşlık dersleri de oluyordu. İlk şoku atlatmışlardı ve hayat devam ediyordu.
İstanbul’da kötü insanlardan daha çoktu iyi insanlar… Büyük atkestanesi ağacının altındakiler sabah uyandıklarında şaşkınlıklarını gizleyememişlerdi. “Ne oldu” sorularına verilen cevap, dalga dalga yayılmıştı parka…
“Biri, geceleyin üzerlerine temiz nevresimler örtmüş.” Kimseler görmemişti demek. Çantalara cüzdanlara bakıldı ki eksik yok.
*** Güzel insanlar her yerdeydi. En zor anlarda imdadınıza koşuyorlardı o kadar. Fakat aradan uzunca bir süre geçmesine rağmen ortaya çıkmamıştı. Ya da çıkmamışlardı.
Belki küçücük minicik bir iyilikti lâkin anlatıla anlatıla büyüdü. O üç nevresim sanki üç kutu mücevhere dönüştü. Işıl ışıl aydınlattı Millet Parkı’nı…
*** Millet can derdinde iken malı götürme derdinde olanlar… Yalan yanlış haberlerle kafaları karıştıranlar… Şu Covid-19 sürecinde bile mola vermeyen…
Bencillikte sınır tanımayan fırsatçıları ne zaman iş başında görsem… Her türlüsünden… Hep o nevresimleri hatırlarım. Tertemiz ve mis gibi kokan…
*** Bir nevresimin bu kadar güzel olabileceği kimin aklına gelirdi ki? Depremzedelerin üzerinde bu kadar güzel durabileceği…
Sen, her kimsen ne kadar büyük bir kalbin varmış? Gecenin bir saatinde adeta parmaklarının ucuna basa basa yaklaşıyorsun…
Kimselerin ruhu bile duymadan üzerlerine en güzelinden nevresimleri bırakıyor ve ortadan kayboluyorsun.
*** Zor günlerin insanlarıyız. O anda biz bile kendimizi tanıyamıyoruz. Açlık, deprem veya salgınla boğuşurken…
Bazen bir görünmez eldir bize uzanan… Derleyip toparlayan… İlaç olan, sıcacık çorba… Birileri, elimizde avucumuzda ne varsa almaya çalışır, bir yolunu bulur. Birileri de dünyanın en güzel nevresimleriyle en güzel uykusunu uyutur.