YAZARLAR

KUŞLARLA KONUŞMAK

 

Hz. Süleyman’la başlamış. Kutsal kitaplarımızda yer aldığına…

Ve bir eşikten geçtikten sonra mucizelere kapı aralandığına göre…

Bizim de her daim aklımızdadır aslında. Kuş gibi olmak isteriz nedense…

Onların dilinden anlamak da…

 *** Kuşlarla konuşmak…

Ağır hapishane şartlarından uzaklaşabilmek için kendini kuşlara adayan Robert Stroud’un hikâyesini çoğumuz biliriz. İsyankar bir ruha sahiptir ve…

 Alkatzar’da sürekli hücre cezasına çarptırıldığı halde bir türlü uslanmaz (!). Sonunda yaralı bir minik serçe bulunca hayatı değişir. Şöyle olmuş…

Kahramanımız, minik kuşun hayatını kurtarmış, minik kuş da kahramanımızı hayata bağlamıştır. Hücre hayatı, bir serçe kuşuyla bambaşka kimliğe bürünür.

 Onunla konuşur Stroud, yemek yemesini, uçmasını, takla atmasını ve yatmasını öğretir. Ve Stroud sayesinde hücrelerde kuş beslemek serbest bırakılınca…

 Cezaevi adeta bir kuş cennetine döner. Kahramanımız, “kuş uzmanı” olmuştur artık.

*** Şimdilerde yerle bir olan kiremit örtülü, ahşap taş karışımı tarihi evimizin kapılarının üzerinde kuş yuvaları vardı. Her bahar bir yerlerden çıkıp gelirdi yalı kuşları.

Biz, onların, önceki yıl yuvadan uçurulan yavrular olduğunu düşünürdük. Ve çocukluğumuzun en güzel anılarından biri de üstümüzden turnalar geçtiğinde…

“Turna ip, turna ip” diye tempo tutardık. Sanki bizi duymuşlar da ip gibi dizilmişler sanırdık.

*** Bir de “kuş dili” vardı. Hemen her çocuk bilirdi ve zaman zaman yarışırdık. “-ce” hecesiyle konuşmaya çalışmaktı.

Ya karga dili?

 Sanki kargalar kuş değilmiş gibi bir duyguya kapılırdık. “-ra” hecesiyle konuşmaya çalışmak…

 Ne çok zamanımızı almıştı bu kuş dili?

Şimdi bakıyorum da kuş dili bilmiyor kimse. Merak da etmiyorlar çünkü yapılacak, öğrenilecek o kadar çok şey var ki…

 *** “Kuşköy…” Giresun’un Çanakçı ilçesine bağlı bir köy. Halk arasında “kuş dili” olarak ifade edilen bir “ıslık dili”…

 Doğu Karadeniz Kalkınma İdaresi Başkanlığı’ndan (DOKAP) sağlanan 3 milyon TL’lik destekle… Bu dilin yaşatılması ve tanıtılması için proje bile hazırlamışlar.

Kuşköylüler, her yıl festival düzenliyorlar. Ve “kuş dili”, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne girmiş bile…

Özetlersek, “kuş dili” öyle sıradan bir şey değil hani…

 Farkına varılan yeni bir hazine… Kuşköy’ün çehresini değiştirmiş. Hiç olmadık kadar büyük bir yatırım getirmiş.

*** Bir yanda kuşları anlamaya çalışanlar, kuşlarla konuşmaya… Onlar için şarkılar türküler…

Resimler, heykeller…

 Romanlar, hikâyeler, şiirler…

Bir yanda da avcılar…

 Göçmen, yerli demeden avlamalar…

Şu “av ve avcılık” işine bir çekidüzen mi versek, ne?

 *** Bu pandemi süreci, hepimizi kırlara köylere savurdu. Doğanın kalbine…

Sürülmeyen tarlalar sürüldü, ekildi. Çiçekler, fidanlar…

Elimiz ayağımız toprak gördü. Yine kuş sesleriyle uyandık, yuvalarına yiyecek taşıyan karıncalarla oyalandık.

*** Eğer yaşadığınız yerde ağaç varsa, dere tepe?

 Özellikle de sabahları kuş sesleri ile uyandığınızda… Allah’ım!.. Sanki dev bir cıvıltı orkestrası…

 Deniz rüzgarına karışan mis gibi kır kokusu eşliğinde…

Pencerenizin önüne kurulmuş gibi iş başında…

*** Kuşlar…

O çalı bacaklarıyla yanınıza yakınınıza geldiklerinde…

Her daim diken üstünde bir halleri vardır. Çünkü düşmanları çoktur kuşların. Fakat hemen hepimiz, uzaktan da olsa nazlamaya çalışırız. “Ya sen, nasıl güzelsin öyle?

” Biraz daha yaklaşsalar, biraz daha…

Keşke elimize avucumuza, omzumuza konsalar. Adeta bir korkulukmuş gibi beklerdik nefes almadan saatlerce…

*** Son yıllarda kedi ve köpeklerin yanı sıra…

 Bir kuş kültürü de aldı başını gitti. Yemekler ve su doldurulan kaplar…

 “Yeni yapılan havalimanları kuşların güzergahında mı” soruları…

 “Sakın ola ki yerlere sakız atmayın” uyarıları… Dallara renk renk hazır yuva asmalar…

 Balkonda yuva yapmışsa, yavrularını uçuruncaya kadar balkon yokmuş gibi davranmalar…

Belgesellere daha bir merak sarmalar…

*** Çocukluğumuzda sık sık duyardık. “Yuva yıkanın yuvası olmaz.” Biz, bunu kuşlar için söylenmiş sanırdık ve ne zaman fındık dallarında bir yuva görsek?

Yanı başımızda dört dönen kuşlardan, yuvaları olduğunu anlardık. “Çimenlerdeki boş yuvalar?

” Nedenini bilmiyorum, dua okuduktan sonra başımızın üzerinden atardık.

*** Kuşlarla konuşmak bir başka bahara kalsa da…

Onun da günü saati gelecek inşallah. Biz, anlamadan da seviyoruz onları. Çünkü bu bir tarifsiz sevgi ve muhteşem güzellik.

 Bence, dillerini çok da anlamaya çalışmayalım. Anladığımız her şeyi seviyor muyuz sanki? Ya da anladığımızı sandığımız..

Biz, işimize gücümüze bakalım fakat kuşları da unutmayalım.  

 

Bir yanıt yazın

× Bize Ulaşın!