KAN VER SIHHAT BUL (Erol Bahadır Bilgiç )
Ülkemizin kan stoku oldukça düşük. Allah korusun bir deprem ya da doğal afetten sonra kan ihtiyacı için stoklarımız beklenenin altında. Kan vermek hem sıhhat açısından hem de diğer insanların sağlığına katkı sunması bakımından faydalı bir işlevdir. Ülkemizde trafik kazaları ya da çeşitli hastalıklar yüzünden yeterli derece kan bulunamadığından vatandaşlarımız yaşamını yitiriyor. Türkiye’de ne yazık ki kan verme kan bağışlama oranı çok ama çok düşük. Kan bağışlamanın hem vücuda hem de diğer vatandaşlarımıza faydası çoktur.
Düzenli aralıklarla kan vermek kanserojen maddelerden, yabancı maddelerden, mikroplardan ve virüslerden korur. Pıhtılaşma yaparak kan kayıplarını önler. İnsanların vücudunda gerekenden az bulunduğu durumlarda, kan alışverişinin yapılmasına neden olmaktadır. Kanın, insan hayatındaki önemi hayati seviyededir.
Her yıl yüzlerce insan hastalık ya da kaza sonrası kan bulunamadığı için hayatını kaybediyor. Buna karşılık, son yıllarda yapılan araştırmalar ülkemizdeki yıllık kan bağışı oranının nüfusun yüzde 1’i kadar olduğunu gösteriyor. Kan bağışı, kan bekleyen kişilerin hayatlarını kurtarmasının yanı sıra kişinin kendi sağlığı açısından da yaşamsal önem taşıyor. Kan bağışında kan hücreleri yenileniyor, bu da daha sağlıklı ve daha güçlü bir vücuda sahip olunmasını sağlıyor.
Güçlü bir bünye için kan vermek çok iyi bir düşüncedir. Kan verdiğinizde vücudunuzdaki kan hücreleri yenileniyor bu da daha sağlıklı ve daha güçlü olmanızı sağlıyor. Kan bağışı kalp krizi ihtimalini yüzde 90 oranında azaltıyor. Baş ağrısına iyi geliyor. Stres gibi rahatsızlıkların çözümü. Yüksek tansiyona iyi gelir. Kanda bulunan yüksek yağ oranını düşürür.
Doç.Dr Kenan Keskin’in de ifade ettiği gibi; ‘gelişmiş ülkelerde bir yılda toplam ülke nüfusunun yüzde 3-4 kadar bir kısmı kan bağışlamaktadır. Bu miktar bağış gerçekleştiğinde, o ülkenin kan ve kan ürünleri ihtiyacı karşılanabilmekte ve hastaneye giden hasta veya yaralıların “kan bulma ya da bulamama” gibi bir derdi olmamaktadır.
Ülkemizde ise yıllık bağış oranı yüzde%1 civarında. Daha önce yurt dışında (özellikle Amerika’da veya gelişmiş Avrupa ülkelerinde) bulunmuş ve oralarda sağlık hizmeti almış olan hastalarımız, bir yakınları veya kendileri için, kan kullanımı gereken bir cerrahi operasyon için hastanelere başvurduklarında bizim ülkemizin gerçekleriyle yüz yüze gelmekte ve hiç düşünmeden sert bir üslupla bizleri eleştirmekte, hatta ilgili makamlara şikayet etmektedirler.
Ayrıca insanların neden bu kadar duyarsız olduklarını, kan bağışlamadıklarını sorgulamaktadırlar. Oysa hemen şikayet etmek yerine şöyle düşünmek daha iyi bir çözüm olmaz mı? Sağlıklı her insan ömründe 2 kez kan bağışlasa bu nedenle sağlıklı hiçbir insana zarar gelmez, buna karşılık kan bulunamaması nedeniyle hasta veya hasta yakınları zor durumda kalmaz.
Evimizi, arabamızı ve değerli şeylerimizi sigorta ettirerek, onlara gelebilecek zararları hissetmemek için yıllık olarak belli bir miktar paramızı bu iş için ayırmaktayız. Acaba sağlığımıza gelebilecek bir zarar halinde (bir kaza veya hastalık) kendimizi güvende hissetmemiz daha mı az önemli? Kesinlikle hayır. Böyle bir durumda çok paramız olması bile işimize yaramayacaktır. O halde bu konuda herkesin, üzerine düşeni yapması gereklidir.
Düşünün ki; bir yakınınız hastanede, acil bir girişim yapılması gerekiyor, bunun için de uygun gruptan ve güvenli kan bulunması gerekiyor. Siz hemen kan vermeye hazırsınız, ancak sizin kanınız yakınınıza uygun değil. Aranan kan bulunamadı ve geçen zaman hastanızın aleyhine işliyor, yapılacak ameliyat geciktikçe başarı şansı da azalıyor. Çok sevdiğiniz bir insan (anneniz, babanız, kardeşiniz, eşiniz veya biricik evladınız olabilir) çaresizlik içinde bekliyor ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz. İşte sağlıklı iken kan bağışlamakla böyle çaresiz bekleyen bir insana ve onun çaresizlik içinde kıvranan sevdiklerine çare olacağınızı düşünmeniz gerekiyor. Kan bağışlamanın bence en büyük yararı, insanın ömründe bir kez olsun bu duyguyu yaşamasıdır.
Kan, tek kaynağı insan olan çok değerli bir ilaçtır. Yaklaşık kırk yıldan beri kan yerine kullanılabilecek ve bu değerli yaşam iksirinin yerini alabilecek, yapay bir madde elde etmeye yönelik çalışmalar olmakla birlikte, bu konuda tatmin edici sonuçlar alınamamıştır. Elde edilen, sınırlı kullanım alanı olan bazı yedekler de kullanımlarının pratik olmaması ve çeşitli yan etkileri nedeniyle yaygın olarak kullanılamamıştır. Tek kaynağının insan olması ve ihtiyaç duyulduğunda yerine kullanılabilecek bir yedeğinin olmaması kanın ve kan bağışlamanın önemini son derecede arttırmaktadır.’