YAZARLAR

FARELERİN DEMİR YEDİKLERİ ÜLKE

“Hint Masalları…
” Yine bir Ağustos gününde…
1972’de girmiş kitaplığıma…
Dolap No:5…
“Kitaplık” derken, öyle raflar filan yok.
Dedemin, elde kıyılmış tütünlerini koyduğu tereğin yanında…
Derme çatma da olsa ilk kitaplığım hazırdı artık.
Fakat ne zaman, uzanıp bir kitap alsam, tütün kokardı, o kadar.
*** Hint Masalları…
İlk okuduğum kitaplardan biriydi.
Masal içinde masallar serisi…
Vaktiyle Hindistan’da Dabcelim adında zalim mi zalim bir hükümdar varmış.
Ülke, inim inim inlermiş bu hükümdarın baskısı altında…
Hele biri, onun arzularına boyun eğmesin…
Düşüncelerinden vazgeçsin diye nasihat vermeye cüret etsin…
Vay başına gelecekler!..
*** İşte tüm bunları göze alan bir adam çıkmış ortaya…
“Bidpay” adında akıllı bir Brahman…
Brahmanlar içinde onun kadar yüreklisi de görülmemiş…
Kendisini bir şekilde zalim hükümdar Dabcelim’e kabul ettirmiş.
Asil ve adaletli olması gerektiğini her fırsatta öğretmeye çalışmış.
Fakat Dabcelim bu…
Bir gün öylesine öfkelenmiş ki…
En sadık dostu olan Bidpay’ın işkence ile öldürülmesini…
Arkadaşlarının da ülkeden sürülmesini emretmiş.
Fakat öfkesi geçen Dabcelim, Bidpay’ı affetmiş.
Cezasını da ömür boyu zindan hapsine çevirmiş.
Gel zaman, git zaman özlemiş eski dostunun sohbetlerini…
Zindandan çıkartmış, nasihatlerini can kulağı ile dinleyeceğine söz vermiş.
Bidpay da anlattıkça anlatmış masallarını.
*** Ülkenin birinde birbirleriyle alışveriş yapan iki tacir varmış.
Tacirlerden biri seyahate çıkarken…
Yüz kilogram demiri evinde bırakmaya gönlü razı olmamış.
Çünkü hırsızlar çalar diye korkuyormuş.
Arkadaşı olan diğer tacire gitmiş.
Seyahatten dönünceye kadar demirleri bırakmak istediğini söylemiş.
Ve sonunda içi rahat şekilde yola koyulmuş.
Fakat geri dönüp de demirleri almak istediğinde…
“Onları fareler yedi.”
Tacir, arkadaşına çok kızmış ama belli etmemeye çalışmış.
Bazı ülkelerde farelerin dişlerinin çok keskinleştiğini, demir bile kemirir olduklarını duyduğunu söylemiş.
Kendisini kandıran arkadaşının dükkânından çıkmış ama canı da çok sıkkınmış.
Tam evine yaklaştığı sırada sokakta hilekâr tacirin çocuğu ile karşılaşmış.
O anda aklına gelmiş.
“Gel bakalım, çoktandır görüşemedik” diye çağırmış.
Hâlini hatırını sormuş ve eve girmişler.
Çocuk, tacirin çocuklarıyla oyuna dalıp, zaman nasıl geçmiş anlamamış bile…
Beri tarafta hilekâr tacir, şehrin altını üstüne getirip, çocuğunu arıyormuş fakat bulamayınca…
Aldattığı arkadaşının evine uğrayıp, bir de ona sormak istemiş.
“Bizim çocuğu gördün mü?”
“Evet, herhalde o olmalıydı. Tam senden ayrıldığım sırada bir çaylak, çocuğu kaptığı gibi havalanmasın mı?
Senin çocuğa benziyordu sanki…”
“Şimdiye kadar çaylakların çocuk kaçırdığını kim görmüş, kim işitmiş?”
“Neden olmasın?
Farelerin yüz kilo demiri mideye indirdikleri bir ülkede çaylaklar değil bir çocuğu, bir fili bile kaçırsalar şaşmam.”

Bir yanıt yazın

× Bize Ulaşın!