YAZARLAR

BUGÜN GİT, YARIN DA GELME

Aslında her şey güzel başlamıştı. “Dünyanın en güzel şehrine uçuyorum” diye de paylaşmıştım sosyal medyada. İstanbul’dan Trabzon’a… Tam da Fırtına’nın maçına denk gelmişti. Olsun, inince bulurdum bir yer ve izlerdim. Öğleden sonra dört gibi oradaydım bir aksilik olmazsa… Bu arada Yeni İstanbul Havalimanı muhteşemdi. Her şeyi de düşünmüşler. Eeee, dünyanın en çok noktasına uçan havayoluna sahibiz.
Böyle şeyler aklıma geldi, oradan oraya yürüdüm, sağa sola bakındım ve bizim saatimiz de geldi nihayet… Derken kapıya doğru yaklaşıyoruz ki… Görevliler bir şeyler anlatmaya başlayınca anladım. “Trabzon’daki kar yağışı yüzünden…” Uçağımız rötarlıydı ve dört saat sonra kalkabilecekti. Yolcular arasında bir dalgalanma oldu, sesler yükseldi. Meğer üç gündür bekletilenler varmış aramızda… “Ha kalktık, ha kalkıyoruz…”


*** Neyse, önümüze düşen görevli, “beni takip edin” diyerek hızla yürümeye başladığında… İlkokul öğrencileri gibiydik, oradan oraya derken yeniden biletler kesildi. Şunun şurasında dört saat bekleyecektik ve kaşla göz arasında geçerdi zaman. Hemen havalimanı kütüphanesine attım kendimi, “oh be dünya varmış”… Dergiler kitaplar… Çantamda taşıdığım ‘yol kitabı’nı çıkardım fakat nedense o modda olmadığıma inandırdım kendimi… Zaman da gelmişti, kapıya yöneldim, bir süre de orada bekledim ki ekranda karşılaştım yeni erteleme ile… Bu kez de bir buçuk saat sonrasına… “Kar yağışı ve sis” diyordu yetkililer ve yapılacak bir şey yoktu. Hem Trabzonspor da berabere kalmıştı ve öyle çok keyifli de sayılmazdım. “Bir puan da bir puandır” diye söylendim bilmem kaçıncı kez…


*** Ne zaman sonra yine bir görevli ortaya çıkıp, “uçuş iptal” diye sesini yükseltince… Bu kez havalimanında “yeni” olduğunu anladığımız görevlinin peşinde koşturuyoruz adeta. Birkaç noktada toplayıp, nereye nasıl gidileceğini sorunca anladık durumu. Sonunda üçe bölündük doğal olarak. Bilet parasını almak isteyenler, Ordu-Giresun havalimanını tercih edenler ve ne olursa olsun Trabzon’a uçmakta ısrarcılar… Ben, ikinci grupta buldum kendimi, bir gün sonra öğle üzeri Ordu-Giresun Havalimanı’na iner ve Trabzon’a geçerdim. Fakat bir tuhaflık vardı bu işte. Diğer havayolları uçuyordu Trabzon’a. Sivas maçının ardından Trabzonspor da yine uçakla dönecekti şehre…


*** Canım sıkılmadı değil. Oradan oraya koştur koştur, ter içinde kalıyor insan. Raylı sistemin henüz ulaşamadığı bir havalimanında iyi ki Havaist var. “Eve gidip deliksiz bir uyku çekerim ve bu uçağı da ben kaçırırım” diye fısıldadım boşluğa.


*** Bu işler böyle olmamalıydı. Sıradan otogarlara dönmüştü koca havalimanı. Dünyanın en çok noktasına uçan havayolundan beklentimiz asla bu değildi. Bir gün mü ertelenmiş uçuş, yolculara bir kolaylık sağlanamaz mıydı? Çünkü herkes tekrar evine ya da oteline dönmek zorunda kalıyordu. Bir ara görevliler tam da bu kıvama yaklaşır gibi oldular, “su, simit” jestinde bulunmaya niyetlendiler, telsizle orayı şurayı aradılar ama nafile… Su bile yok yani… Yurt dışında bir gün sonrasına tehir edilen uçuşlarda yolcular, anlaşmalı otellerde kalıyorlar ve az da olsa mağduriyetleri önlenmiş oluyordu. Hadi bir günlük bekleyenler şöyle dursun, üç gündür bekletilenlere de sordum, teklif dahi edilmemişti. Dünyanın en çok noktasına uçan havayoluna yakışmıyordu. Yolcularınız olarak kendimizi sahipsiz hissettik. Çok kazanıyorsanız çok harcayacaksınız. Konuklarınızı, havadan sudan bahanelerle yalnız bırakmayacaksınız. Senede kaç kez yaşatırsanız yaşatın. ‘Bugün git, yarın gel’in de bir bütçesi olmalı, unutmayacaksınız.


*** Bir gün sonra yeniden İstanbul Havalimanı’ndayız. Herhangi bir sorun görünmüyor, şimdilik. 13:40’ta Ordu-Giresun’a uçmak üzere kapıdan geçip koltuklarımıza kurulduk ki… Kaptanın anonsu duyuldu: “Olumsuz hava şartları yüzünden uçuşumuz iptal edilmiştir. Size gerekli bilgi verilecek…” Bu kadar. Tekrar indik fakat öfkeden gülmeye başladı bazı yolcular. Yine aynı senaryo fakat bu kez önümüze düşen görevli çok daha hızlı çıktı. Allah’tan iki günde öğrenmişiz sağı solu. Gişelere ulaştık sonunda. “İptal mi erteleme mi?” “Ertelensin.” Bir hafta daha İstanbul’dayım çünkü şansımı daha fazla zorlamak istemiyorum.


*** “Samsun Çarşamba ve Trabzon varken niçin Ordu-Giresun yapılıyor” diye düşünenlere… “Bak, bir kere lâzım oldu ve imdadımıza yetişti” diyecektim ki olmadı işte. Sevgili Hemşerimiz Adil Karaismailoğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız olarak ne olur bir el atsanız şu tren işine. Sahili boydan boya geçen demiryolu çok görülmesin Karadeniz’e… Onca havalimanı yapılması şüphesiz çok güzel fakat Trabzon’a tren gelsin artık. Yoksa karda kışta halimiz perişan.

Bir yanıt yazın

× Bize Ulaşın!