YAZARLAR

BEN ÖMRÜMDE BÖYLE BİR BAYRAM GÖRMEDİM                                                                                             

Çoluk çocuk, genç ihtiyar kol kola… Trabzon Yomra’da bir sevgi seli vardı. Şana Taka Kütüphanede… Yüzüncü yılda yüzümüz olsun istemiştik çünkü..

Çoluk çocuk, genç ihtiyar kol kola…

Trabzon Yomra’da bir sevgi seli vardı.

Şana Taka Kütüphanede…

Yüzüncü yılda yüzümüz olsun istemiştik çünkü.

***

Oysa daha önceleri pek çok etkinliğe sahne olmuştu Şana Taka…

Kadınlar Günü, Anneler Günü…

Kız isteme, söz kesme…

Söyleşiler, buluşmalar…

Ruhun Gemisi adlı kültür sanat dergisinin hazırlıkları…

Onlarca okul ziyareti, binlerce öğrenci…

Fakat bu başka bir şeydi.

Tam olarak anlaşılamayan ve anlatılamayan…

***

“29 Ekim 2023’ü görebilmek…”

O sabaha uyanmak ve derinden bir “oh” diyebilmek.

Çünkü hemen her şeye Cumhuriyet sayesinde kavuşmuştuk.

Gümrük ve Tekel Bakanı Şevket Pulatoğlu Şana’dan çıkmıştı.

YSK ve Danıştay Üyesi Kenan Atasoy da öyle…

Ve daha niceleri…

Bir düşündüm de…

Osmanlı döneminde tarlada ırgattık.

Savaşta en önde…

Ticarette esamemiz okunmazdı, sanatta da öyle…

🔴 🔴Panik Atak olduğunuzu gösteren belirtiler

Yönetim kadrolarında…

Ya yurt dışındaki büyükelçilerimiz ve konsoloslarımız!?

Cefasını Türkler çeker, sefasını ise “diğerleri” sürerdi.

İşte 1923 sonrası yeni bir dönem başlamıştı.

Henüz istenilen hedeflere ulaşılmadıysa da ciddi bir mesafe alındığı ortada…

O yüzden heyecanlıydık çünkü Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yılını kutlayacaktı.

***

Konuklarımızı davet ederken biraz endişeli olduğumu ifade etmeliyim.

“Acaba güverte dolar mı?”

“Veranda ve teras altı!?”

“Gelirim diyenler gelir mi?”

“Yiyecek içecek yeter mi?”

Bu tür soruların çok net cevapları yoktu aslında.

Sonuçta köyde bir bayram havası estirmek için yola çıkmıştık.

Sabahı beklemekten başka bir çaremiz yoktu.

***

Hazırlıklar tamam gibi…

Yapılanlar, yapılması gerekenler…

Sanırsınız dev bir gösteriye hazırlanıyoruz.

Şana Taka, Kılıçtepe’ye demir atmış bir gemiyi andırıyordu.

Dronla yapılan çekimler harikuladeydi ve görenleri etkiliyordu.

Bazen vadiler sisle kaplandığında deniz üstündeydi sanki.

Kar yağınca da öyle…

Yarın, yolcularını alır ve açılırdı uzaklara…

İyi de…

Ya beklediğimiz gibi olmazsa!?

***

Bayraklarımız asılmış, türküler şarkılar…

Sesi biraz açtım, biraz daha…

İçim içime sığmıyor çünkü ilk kez köyde kutlayacaktık en büyük bayramımızı.

Bizleri uçurumun eşiğinden almış, yeryüzünün en zor coğrafyasında kan ve gözyaşıyla sınırlarımızı çizmişti.

Ömrü cephelerde geçen, bu cephelerden kalma onlarca izi bedeninde taşıyan Mustafa Kemal Atatürk’ü ve kurduğu Cumhuriyeti anacaktık.

Resmiyetten uzak, Şana Taka Kütüphanede…

Öğlen gibi konuklarımız gelmeye başladı.

Bir iki derken veranda doldu, güverte, teras üstü ve altı…

Kütüphane içi de öyle…

Çocuklar salıncağı çok sevdi, havuzdaki balıkları…

Mutluluğumuzu tarif edecek kelime bulamıyordum.

Sulu gözün biriyim, ağlamamak için zor tuttum kendimi.

Adeta İMECE usulü çalışmıştık.

Herkes bir şey getirmişti ve mutfak adeta ağzına kadar dolmuştu.

Sarmasını saran, böreğini pastasını yapan, tatlısını salatasını…

Çayımız kahvemiz hazırdı, birazdan pide ve ayranlar da gelince tamamdı bu iş.

Duamızı Yomra İlçe Müftüsü Celal Malkoç yaptı.

Yüzüncü yılı bir köy kütüphanesinde karşılamak payelerin en güzeliydi.

Konuklarımın gözlerinin içi gülüyordu, yüzlerindeki huzuru okuyabiliyordum, ses tonlarındaki mutluluğu…

Hazır, köy bayramına Yomra Belediye Başkanı Mustafa Bıyık da gelmişken…

“Dev bir bayrak direği istiyoruz” dedim.

“Tamam” dercesine başını sallayınca anladım ki bir eksiğimiz daha tamamlanmak üzere… 

Rahmi Efe Boran şiirini okur da küçük Defne Eroğlu durur mu? O da okudu Cumhuriyet şiirini.

Ardından da Sevgili Dayım Emekli Albay Musa Eroğlu’nun söyleyecekleri vardı, söyledi.

Sıra gelmişti son bölüme, dronla çekime… Yomra Belediyesinden Şaban Can sağ olsun, sayesinde bugün ölümsüzleşecek, tarihe kayıt düşecektik.

Ellerimizdeki bayrakları uçsuz bucaksız gökyüzüne bakarak dalgalandırdık.

Sanki Büyük Ata’nın “İstikbal göklerdedir” sözünü yeniden hatırlar gibi…

***

Ne zamandır heyecanla beklediğimiz an, rüzgâr gibi gelip geçmişti.

Fotoğraflar çekildi, konuklarımız uğurlandı, çok çok güzel sözler döküldü dillerden.

Sevgili eşim Fatma ile birlikte üzerimizdeki yük daha da ağırlaşmıştı sanki.

Çünkü yine bayramlar gelecekti ve yolcusuz Şana Taka ile günü kurtarmak mümkün değildi.

Artvin zeytini ile kızılcığın arasından geçip manolyanın altındaki tabureye oturdum.

Bayram süresince çocukların oyuncağı olan köpeğimiz Bulut yanıma geldi.

Dev bayrağımız gittikçe daha fazla dalgalandı.

İçime hapsolmuş cümleyi kurmanın tam zamanıydı.

Gözlerimi kapadım, derin bir nefesin ardından mırıldandım.

“Ben ömrümde böyle bayram görmedim.”

Bir yanıt yazın

× Bize Ulaşın!