YAZARLAR

TEHLİKELİ SULAR

 

Ne zaman bu sözü duysam Karadeniz gelir aklıma…

Çarşaf gibi zannedersin…

Turkuaza çalan o muhteşem rengiyle büyüler seni…

 Fakat birden derinleşince…

Ya da dalga dalga gelince…

Kıyıya dönmek istersin…

Kollarında güç kalmamışsa…

Yanında yakınında kimseler yoksa…

Tehlikeli sularda yüzmenin bedelini ödemek üzeresin.

*** “Tehlikeli sularda yüzüyorsun” dediklerinde biraz durup düşünmeli insan. Ucu açıktır çünkü.

Bazen bilmemezlikten gelinse de…

“Gittiğin yol, yol değil” mesajı yüklenmiştir bir kere…

 Bazen de tehdit kokar. Kim bilir belki de gerçek dosttur sözün sahibi… Köprüden önceki son çıkış gibi…

Uçurumdan önceki son uyarıdır. “Başın belâda…”

*** Her ne kadar Trabzon başta olmak üzere rıhtımlarımız öksüz kalsa da… Yolcu gemileri uğramasa…

Kimseler el sallamasa, ağlamasa…

Yeni türküler yakılmasa…                                                       

 Yine de Karadeniz, değerine değer katmış anlaşılan. Kıyısında kömürü bulmuşuz.

Ortasında doğal gazı…

Petrol olduğu da söyleniyor. Eeee, hamsi dersen en büyük nimeti… Ve daha neler neler…

O zaman, şöyle mi diyelim?

Oturun oturduğunuz yerde!..

Sırası mı şimdi çıngar çıkarmanın?!

Meydan okumanın?!

*** Montrö Antlaşması’yla şenlenince ekranlar, sayfalar…

Korona günlerine bile damgasını vurunca…

Bilen de bilmeyen de saatlerce konuşunca…

“Karadeniz” diye bi ses duyduk sanki…

 Bir zamanlar Türk Gölü’ydü.

Hele Kırım, Bahçesaray…

Tam karşımızdaydı ve Altınordu’nun kalbi sayılırdı.

Şimdilerde sorsunlar gencine yaşlısına…

 “Altınordu?” “1. Lig’de top koşturan İzmir takımı…” Daha ötesini duyduğunuzda öpüp de alnınıza koyasınız gelir.

*** Dersimiz Ukrayna…

Derdimiz de…

 Bugünlerde yeni bir Türk Cumhuriyeti bulduk sanki kuzeyimizde… Altınordu’nun yerinde…

 Her ne kadar Kırım’ı ve Donbass denilen bölgeyi kaybetseler de… Ukrayna direniyor.

“Cumhurbaşkanı bir komedyen” diye hafife alındılar sanki…

 Fakat gel gör ki en ciddi olanlara bile şapka çıkarttı Zelenskiy. Kazandığınızda “kaybetmiş bir ülke bulmak” nasıl tarif edilebilir ki? En tehlikeli sulardan ablukaya alınmak da öyle…

 *** I. ve II. Dünya Savaşı’nın çıkış yeri Avrupa…

Yeni bir savaşın da ayak seslerine sahne oluyor.

Batı, Ukrayna’nın yanında gibi…

 Öyle görünüyor fakat Kırım’a pek ses çıkaramadılar…

Donbass Bölgesi işgal edilirken de…

 Karadeniz’de büyük bir donanma bulundurmanın önünde de en büyük engel Montrö Antlaşması…

Ve altında onca imza olduğu için de bir türlü delemiyorlar.

*** Rusya’nın eli çok güçlü gibi görünse de…

 Dolar ve Euro’nun sıkıştırdığı bir coğrafyada hiçbir şey eskisi gibi olmayabilir. Yakın gelecekte, diğer Sovyet Cumhuriyetleri gibi Ukrayna ve Gürcistan’ı Batı’ya kaptırabilir.

 Moldova ve Beyaz Rusya’yı da…

*** “Ukrayna’ya bu ilginiz niye” diye bir soru gelebilir. “Karşımızda, hem de komşumuz sayılır.” New York, Washington, Paris, Londra ve Berlin’den daha yakın Kiev. Ayrıca iki halk da birbirini seviyor.

Ve bir zamanlar bizim coğrafyamızdı. Demek ki neymiş? Başımızı yerden kaldırmışız. Denizlerden dağlara doğru… “İstikbal göklerdedir” veciz sözünü bir kez daha derinden hatırlamışız.

*** Topraklarımızın kurtarıcısı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk…

29 Ekim 1933’te Çankaya Köşkü’ndeki kabulde bakın ne söylemiş? “Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya- Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir.

 Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuz idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir.

Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür.

İnanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz.

Bizim onlara yaklaşmamız gerekli.

“ *** Tarih yazanlar şunu iyi bilirler ki…

 Sürekli tehlikeli sularda yüzenler, kendilerini bekleyen büyük tehlikeden de kurtulamazlar.

Yıkılmaz denilen ülkeler yıkılır.

Parçalanmaz denilen topraklar parçalanır. Biz, işimize gücümüze bakalım. ‘Son Kale’yi tahkim ederken…

Altınordu’yu unutmayalım.

Kırım’ı, Volga’yı, Hazar’ı, Aral’ı…

Çünkü kültür böyle bir şey.

 


Bir yanıt yazın

× Bize Ulaşın!