SAĞLIK VE MUTLULUKLA
Korona başlayalı bir buçuk sene oldu. İlk aylarda hiç kimse varlığına inanmadı ta ki canımız doktorlarımız ve sağlıkçılarımız bu illetten ölene kadar. Bir çoğumuz ona da inanmadı çember daralana kadar. Komşu, akraba ya da aileden birileri pozitif olmasa inanmayacak durumdaydık.
Benim de ailemden yeğenim, eşi ve iki oğlum oldu. İşte o zaman korkmaya başladık. Yine de biz kurallara uyan, maske, mesafe ve temizlikte ne gerekiyorsa onu harfiyen yerine getiren bireylerdik. İlk aylarda küçük oğlum Emre bizi markete bile yollamaz, sırt çantasını alır markete giderdi. O zaman alınan en önemli gıdaların başında un, toz maya, Ayçiçek yağı gelirdi. Çünkü ekmeğimizi herkes gibi biz de evde yapmaya başladık. 4-5 ay yediğimiz 4 öğün yemek ve en kötüsü hamur işleri kilolar almamıza neden oldu.
Korona başlamadan önce, 9 Mart 2020 de stent takılan kalp damarım ve 2020 Temmuz ayında her iki bacağıma takılan stentler ve bel fıtığım zor bir yıl geçirmeme neden oldu. O sene Mart öncesi yaşadığım 21 günlük grip macerası acaba ben de korona mı oldum dedirtmedi desem yalan olmaz. İnşallah her şey en kısa zamanda yoluna girer de bizler de mutlu hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz.
1999 depreminden sonra bugüne kadar o kadar çok üzüntülü günlere şahit olduk ki sanırım o günün çocukları ile bizler savaşlar hariç en çok sıkıntı yaşayan nesiller olduk. Bugün yazımı yazdığım son satırlar 30 Ağustos Zafer Bayramı’na denk geldi. Küçük bir rahatsızlığım nedeniyle Bakırköy Özgürlük meydanındaki törene katılamadım. Bir buçuk senedir törenlere katılamamanın üzüntüsünü yaşıyorum. Törenlerin en dramatik yanı çok kısa süre önce aramızdan ayrılan sevdiğimiz birçok kişinin o törenlerde bir daha olamayacak olması. Hepsi nur içinde yatsınlar. Sağlıklı ve mutlu yaşayacağımız nice güzel yıllara.
Kendinize iyi bakın.