KİTAP VAR MI ?
Refakatçiydim.
Her nedense yanıma kitap almamıştım.
İyi de iki gün boyunca nasıl yapardım kitapsız deftersiz?
Tamam, cep telefonum vardı, not defteri bölümüyle aklıma geleni yazabilirdim.
*** Böyle şeyler düşünürken kafam da karışmadı değil.
Servisin doktorları, hemşireleri vardı…
Onlara söylerdim, en azından birinden ya da birkaçından okunacak türden kitaplar bulabilirdim.
Hem, hastanelerin küçük de olsa kütüphaneleri olmalıydı.
Bu duygular içinde hemşire odasının kapısını çaldım, kendimi tanıttıktan sonra…
“Kaldığım süre içinde bir roman bitirebilirim.” Hemşireler sanki kısa bir şaşkınlık yaşadılar, belki de ben öyle hissettim.
“Okuyabileceğim bir kitap var mı?”
Aslında soracağım soru tam da böyleydi.
Ne kadar zaman geçti, tam olarak hatırlamıyorum. Hemşirelerden biri, açtığı kutudan çıkardığı kitapları gösterdi.
“Henüz ben de okumadım, bir tanesini alabilirsiniz.
” Kitaplara şöyle bir göz attım, hemen hepsi de yeni çıkan kitaplardı ve hiçbirini okumamıştım.
Rastgele birini seçtim.
*** Bir köşede hastalar için bekletilen tekerlekli sandalye tam da bana göreydi.
Hem pencere kenarında hem de tepesinde bir lamba…
Gündüz oku, gece oku…
İnsanın başka ne işi olabilirdi ki? Bir günde bitirdiğime ben de şaşırmıştım.
Yolculuklarda ve tatillerde mutlaka birkaç tane bulunurdu yanımızda yakınımızda…
Fakat refakatçi olduğumuzda da çantamıza koyabilirdik. Hani bazen saatler geçmiyor gibi gelir ya…
İşte tam da o anda sığınılabilecek en güvenli limandı kitap…
*** Eğer işyerinizde bir çekmeceniz, dolabınız varsa…
Ve zaman zaman açıp bakıyorsanız, bir şeyler koyup alıyorsanız…
Okumasanız bile iki üç kitap olsun artık. Kim bilir, bir de bakmışsınız ki elinizin altında…
Başladığınızda ya da bitirdiğinizde kendi kendinize fırça atmaktan da geri kalmazsınız.
“Bugüne kadar niçin okumadım?
”Niçin uzak kaldım kitaplara?”
Ve daha neler neler…
*** “Kitap pahalı, okuyamıyorum” mazereti çok gerilerde kaldı.
İstediğiniz İlçe Halk Kütüphanesi’ne gidiyorsunuz ve sizi bekleyen binlerce kitapla karşılaşıyorsunuz.
“Al götür, oku getir.” Bu kadar da kolay işte.
*** “Kitap var mı” sorusu nereden aklıma geldi?
Komşularımızdan tuz, seker, un istediğimiz çok olmuştur.
Yağ, peynir, zeytin…
Yani şöyle, iyi komşu aynı zamanda küçük bir markettir dostlar için…
Bazen banka bile olur, eczane…
İyi de “niçin kitabevi olmasın” sorusu da hiç fena değil doğrusu…
Her daim olmasa da…
Klasiklerden, son çıkanlardan, en çok satanlardan…
Alınmış, okunmuş ve bir köşede yeni yolcularını bekliyordur belki de…