BAKIRKÖY’DEN GASKONYALI TOMA VE ANCELO GEÇTİ
Mustafa Kemal Ulusu
Benim doğduğum yıllarda İstanbul’a gelen bir ailenin nefis bir öyküsü sizlere sunacağım.
Ben yaşlardakilerle biraz daha küçükler, bu iki ismi keyifle hatırlayacaklardır, yetişemeyenler de bugünlerde artık iyice bitmiş olan gerçek gazino ve taverna keyfini bu yazımda okuyup “Vay be eski İstanbul eğlenceleri ne müthişmiş” diyerek hayıflanacaklardır.
Facebook-Bakırköylüler gurubundan Sayın Murat ve Bilgin Eren Pirpiri’nin bu harika derlemelerine teşekkürlerle, gelin okuyalım
“1940’lı yıllarda İstanbul’a Arnavutluk’tan 6 kişilik “Çingas ailesi” gelir, Bakırköy’ün sakin sayfiye-köy karışımı bölgesine yerleşirler. Baba Vasil ve anne Vasiliki küçük köy evinin bahçesinde iki inekten süt elde edip geçinmeye çalışır. Büyük çocuk Toma berber, 2 numara Vangel eşekle mahallelerde süt satıcısı, 3 numara Ahilya marangoz, 4 numara Katina çiçek bahçesinde çiçek yetiştirici ve satıcısı olarak geçimlerini, yaşamlarını sürdürürken, bir Arnavut tanıdıkları onlara Eminönü’nde eski Bizans ahırlarından kalma bir hanın altında üç odalı bir meyhane balık lokantası açmalarını önerir. Hanın bulunduğu yer Eminönü balık halinin yanındadır. Anne ve Kız kardeş mutfakta, baba tezgâhta, üç oğul da serviste görevlidir.
Babıali gazetecileri, yazarlar müzisyenler, şairler buranın müdavimi olurlar. Üç kardeş bu üç odalı meyhanede çok popüler olurlar.
Toma şarkı söyler, Vangel şiir okur, Ahilya gitar çalar. Gelen müşterilerle unutulmaz anılar yaşarlar ve Babıali basınının gözdesi olurlar.
Meyhanenin devamlı müşterisi tarihçi Reşat Ekrem Koçu bir akşam üç kardeşe bu meyhanenin ismini Almanya ve Fransa sınırındaki “Gaskon” ismini koymalarını önerir. Kardeşlerden büyüğüne Gaskonyalı Toma, Vangel’e Ancelo, Ahilya’ya Truva’daki Ahilyus ismini koyar. Böylece Meyhanenin ismi “Gaskonyalılar” olur.
Bu meyhane o kadar meşhur olur ki tüm İstanbul sosyetesi, kürklü kadınları ile çamur içindeki Eminönü sokaklarından yürüyerek bu meyhanenin müdavimleri haline gelir. Artık müşteri olmak için günler öncesinden yer ayırtmak gerekir.
Eminönü’nün istimlak kararından sonra bu mekân ve han yıkılmış balık hali de kaldırıldıktan sonra kardeşler de ayrılır. O dönemde baba vefat eder, anne de yaşlanmıştır… Ahilya, ağabeylerinden, iş ortamında koptuktan sonra Bakırköy’de Yeni Sinema’nın karşısındaki Ahmet Rasim Sokak’ta bir mezeci dükkanı açar. İşler umduğu gibi olmayınca, ailenin en yakışıklı kişisi evlendiği Rum eşi ile birlikte Yunanistan’a yerleşir ve orada vefat eder…
Ancelo (Vangel), Yeşilköy’de balıkçılar kahvesi önünde tahta iskele üzerine yapılmış bir lokanta açar. Gaskonyalı Toma da Baltalimanı’nda Borivaj Otel Gazinosu’nda bir lokanta açar. Eski salaş meyhanelerin modern servisi ile kalitesi artmıştır. Mutfak kültürü ile de lüks lokanta sınıfına geçerler. Öyle ki ucuz yemek kültürü pahalı lüks meze kültürüne dönüşür. Fiyatlar o kadar yükselir ki eski entelektüeller buralara çok seyrek gelmeye başlarlar. Ancelo Yeşilköy 70’li yıllarda istimlak olur. Şişli’de Club X’te bir iki kış geçirir. Daha sonra da Emlak Bankası mülkiyetindeki Ancelo Ataköy’e geçer. Toma, 77 yıllında ailesinin isteği ile Yunanistan’a göç eder. Burada iki oğlunu kaybeder. Aile büyük depresyona girer. Atina’da açtıkları lokanta kabusa dönünce yeni arayışlara girer. Atina’daki lokantayı damadına bırakıp tekrar İstanbul’a gelir. Bir iki başarısız denemeden sonuç alamaz. Daha sonra Çeşme’ye yaz çalışması için bir otele giden Toma, orada denize girerken kalp yetmezliğinden vefat eder. Bakırköy Rum Mezarlığı’na defnedilir.
https://f29005168606557db5ed612ad581d527.safeframe.googlesyndication.com/safeframe/1-0-38/html/container.html Ancelo ise Ataköy istimlak edilip Galleria olunca Etiler’de Hasan Kazankaya’nın eski sahibi olduğu Gümüşkapı’ya gider. Bu başarısız denemeden sonra o da hastalanır ve 14 Şubat 1990’da (Sevgililer Gününde) vefat eder. O da Bakırköy Rum Mezarlığı’na defnedilir. Cingas ailesinin en küçüğü olan Katina Bakırköy’e yerleşir. Katina Bakırköy’ün ilk çiçekçisi olur. Adına şarkılar yazılan Katina’nin gönlü çok büyük ve sevgi doludur. 1960’lı senelerde ağabeyi Ancelo’nun mekânında Huysuz Virjin ile sahne almaya başlar. Huysuz Virjin, sahnede Katina’ya sana şarkı yazdım der ve başlar o meşhur dizeleri okumaya;
“Elinde makasın, yatağında aşığın hiç olmasa da, sen hep bu şarkınla anıl Katina’m!..”.
Benim de sık sık gidip dinleme ve de tanışma şansım olan bu güzel insanları rahmetle ve sevgiyle anıyorum. Toprakları bol olsun.
Mustafa Kemal Ulusu