MÜSİLAJSIZ PLAJ
“İstanbul’u İzliyorum Yer Yer Salyalı” Orhan Veli, bugünleri yaşasaydı o muhteşem şiirine böyle başlardı herhalde. Fakat her şeye rağmen yine de haksızlık etmeyelim şehre. Karadeniz’e…
Hâlâ çok güzel kumsalları var. Meselâ Sarıyer Kısırkaya…
İstanbul’un en mutena köşesinde…
Müsilajsız bir plaj…
Arka fonda eski evler yükseliyor yeşillikler arasından. Yer yer ağaçlık bölümler yok olunca ortaya çıkmış çıplak yamaçlar…
Araç kuyrukları ta nerelere kadar uzanıyor. İnsanlar özlemiş demek ki… Bu kıyıların müdavimi olan gençlere soruyorum, “ilk kez bu kadar kalabalık” diyorlar. Belli ki Ağustosa doğru daha da şenlenecek bu kıyılar. Hayat normale dönüyor ve yeniden başlıyoruz.
*** Jandarma aracı, güvenlik adına sürekli dolaşıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı cankurtaranlar da canla başla çalışıyorlar. En büyük tehlike olarak “girdap”tan bahsediyorlar. Tedbir için mantarlar konulmuş ama bazen onu da aşıyor söz dinlemez gençlerimiz. Salgın unutulmuş, salya hiç uğramamış buralara. Dalgalar hiç de fena değil. Millet, denizin keyfini çıkarıyor.
*** Bu salgın döneminin ardından baş gösteren salya olayı herkesin keyfini kaçırsa da “Kısırkaya temiz” diyorlar. Yine de endişeli olanlara rastlanıyor. “Denize girdikten sonra kırmızı lekeler oldu” diyenlere de…
Fakat birçok bölgeyi tamamen etkisi altına alan müsilaj belâsından eser görülmüyor. Yani öyle anlaşılıyor. Uzaklarda, Boğazdan geçmek için sıra bekleyen gemiler çarpıyor gözümüze…
Kıyıda, şemsiyeleri altında yüzlerce aile… Çoluk çocuk tam bir panayır yerinde buluyorsunuz kendinizi….
Benim şimdilik görevim Ela ile Aras’a göz kulak olmak…
Bir de kumdan kaleler yapmak…
*** Yıllar önce biri şu müsilaj belâsından bahsetseydi kimse inanmazdı. Yoksa bahsettiler de biz mi duymadık?
Her neyse?
Şimdi suçlu aramanın sırası değil. “Çevreci” olmadığımız belgelendi nihayet. Her şeyi “pat” diye denize, nehre ve göllere gönderince olacağı buydu. Bence, tüm günahlarımız “müsilaj” olarak çarptı yüzümüze gözümüze…
Başka türlü nasıl anlatabilirdi ki Marmara, Karadeniz?
*** Kısırkaya’dan dönerken Doğu Karadeniz’i düşünmedim değil. Bizim şehrin kıyılarında henüz müsilaja rastlanmasa da…
Tüm atıkların nereye ve nasıl döküldüğü bir kez daha sorgulanmalı diye şöyle bi hesap yaptım. Ve bugün tedbir almazsak…
Şimdilerde ‘Batı’sını kaybettiğimiz Karadeniz’in ‘Doğu’su da elden gidebilirdi.
O zaman sen dinle Karadeniz’i…
Ya da sen anlat Karadeniz.