YAZARLAR

GÖRMEZDEN GELMEK

Moda mı ne?
Hemen her kesimde aynı hastalık.
O anlatıla anlatıla bitirilemeyen muhteşem “duyarlılık” bir anda tuzla buz…
Yıl olmuş 2022…
Biz hâlâ nelerle haşır neşiriz?
*** Hani bazen dilimizin ucuna kadar gelir de söyleyemeyiz ya…
İşte tam da öyle bir şey bizimkisi…
Gördüklerimize duyduklarımıza nasıl da alengirli tepkiler veriyoruz?
Her tarafa çekilebilecek…
“Ne şiş yansın ne kebap” misali…
*** Sayfalar öyle, ekranlar da…
Şöyle birileri ortaya çıkıp…
Sağına soluna bakmadan…
Konunun etrafında dolaşmadan…
Kıvırmadan, gerçeği yalnızca gerçeği…
“Eğriye eğri, doğruya doğru” diyemiyor.
Hep kendine yontan nalıncı keseri gibiyiz.
Aslında gücümüze giden de bu. Örnek mi arıyoruz?
Enes Eren.
Tıp Fakültesi öğrencisi…
Bir cemaat yurdunda yaşadığı baskı yüzünden canına kıyıyor ve olay ülke gündemine oturuyor.
Çünkü bir videoyla paylaşmış son anlarını.
İşte bu sırada yazılı ve görsel medya tam da bildiğiniz gibi…
Bir kesim, olayın üzerine üzerine giderken…
Bir kesim de sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
*** Allah’ım!.. Neler oluyor bize?
Gencecik bir insan canına kıymış.
Sebep olarak da bu yurtları göstermiş.
Başka başka yerlerde basına yansıyan olaylar…
Şimdi tüm yurtları gözden geçirmek…
Çekidüzen vermek varken…
Elimiz kolumuz bağlanıyor, akıl tutulması yaşanıyor.
“Senin yurdun, benim yurdum…”
Bir arpa boyu yol gidilemiyor.
*** Modern dünya “metaverse” derken..
Sanal evren, almış başını giderken…
Projeler, yatırımlar birbirini izlerken…
Hem nalına, hem de mıhına vurmaya devam ediyoruz.
Bizimkisi tam bir “Şark Kurnazlığı”…
*** Doç. Dr. Nermin Gündüz’e de teşekkür ediyoruz.
‘İntihar videosu’na evrilen ‘intihar mektupları’nın sosyal medyada paylaşılmamasını önerdiği için.
Bulaşıcı etkisinden bahsetmiş.
Mahremiyet, ölümün yüceltilmesi ve romantikleştirilmesinden…
Herkesin, her kesimin çok dikkatli olması gereken bir husus…
Yazarken, konuşurken…
*** Al birini, vur öbürüne…
Leman Sam…
Yetmişli yaşlarını sürerken…
Öyle bir twit atıyor ki ortalık karışıyor.
Beğen beğenme fakat Orta Doğu’nun en büyük halkıdır Araplar.
Bir sanatçı (!) olarak o çirkin sözcüğü nasıl kullanırsın?
Oysa biz seni türkülerinle sevmiştik.
“Sevmiştik” diyorum çünkü mazide kaldı o iş.
Şimdi nasıl hatırlayacağız?
“Irkçı, diken dilli.”
Türkiye sosyolojisini de hiç bilmediğin belli.
Araplarla bin yıldır birlikte yaşıyoruz bu topraklarda.
Yani öyle üç beş yıllık bir durum değil.
Şimdi olur ya yine konser monser daveti alırsan ki o iş biraz zor artık.
Diyelim sahnedesin ve ön sıralarda hep “onlar”.
“Onlar” dediysem Araplar.
Size sırtlarını dönseler, kulaklarını tıkasalar…
En azından yuhalasalar ki hak ediyorsun.
Yakıştı mı Leman Sam?
Şimdi o güzel şarkılar ne olacak?
“Gönül, Rüzgâr…”
Onları da kirlettin.
*** Unutmayalım ki gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi özelliği var.
“Çalışan Gazeteciler Günü” henüz tazeliğini korurken…
Mesajlar havada uçuşurken…
Hâlâ kem küm edenler…
“Bizimkiler, sizinkiler” oyununu sürdürenler…
Sayfa sayfa yazıp, saatlerce konuştukları halde lâf kalabalığından öteye geçemeyenler…
Sizin için de kayıt düşüldü tarihe…
Görürler görmezden gelirler Bilirler bilmezden

Bir yanıt yazın

× Bize Ulaşın!