SOSYAL MEDYA
Önce görüntüsüz cep telefonları daha sonra da akıllı telefonlar; hayatımıza girmeden önce bizler ne yapıyormuşuz hiç düşündünüz mü?
Laptop, tablet ve cep telefonları olmadan, 1 yılı geride bırakacağımız pandemi döneminde ne yapardık? VHS ve BETA formatlı filmler ile bol bol video seyreder, Tavla, Okey ya da İskambil oynayarak vakit geçirirdik.
Yıllar önce teknoloji yokken, biz gazete emekçileri günlük gazeteyi sizlere sunmak için A dan Z ye tüm çalışanlar seferber olup baskıya yetiştirmeye çalışırdık.
Saat 18.00 ile 19.00 arası bir telaş olurdu ki adınızı sorsalar adınızı söyleyemezdiniz.
Teknik servis kronolojisi baskıya gidiş sırası; Dizgi, Pikaj, Kamera, Renk Ayrımı, Montaj, Kalıp, Baskı ve en son Paketleme olarak sıralanmaktadır. Bizler ter döker sizler okurdunuz.
Şimdi ne oldu? Herkes elinden geldiğince sosyal medyada bir şeyler yazmaya başladı. Yazalım deşarj olalım ama kalp kırmadan, hakaret etmeden yapalım.
Gazeteler haberlerini ajanslardan alırlar sizlere sunarlardı. Şimdilerde ise Google bize her şeyin haberini veriyor.
Ben sosyal medyada en çok Facebook’u kullanan biriyim. Bir tane şahsıma ait üç tane de yöneticiliğini yaptığım grup sayfam var. Grup sayfalarımda mümkün olduğu kadar siyaset ve spor tartışmalarına yol açacak yazılar yazmamaya çalışıyorum.
Nedeni ise dalga geçmek ve kalp kırmak hiç hoşlanmadığım şeylerdir. Facebook’ta beni en mutlu eden paylaşımım sabahları Günaydınıma aldığım geri dönüşler.
Günaydın benim için sabah söylenen en güzel sözcük. Evinizde en yakın biri dahi ölse ya da hasta olsa o sihirli sözcüğü ertesi sabah yine kullanırız.
Ayrıca bu bize büyüklerimizden gelen bir gelenektir. Google’dan baktığımda açıklaması şöyle: “Günaydın mesajları beyninizin mutluluktan sorumlu merkezini harekete geçirmektedir.”
Hava durumunu sunan Hülya Uğur ne derdi “HAVALAR NASIL OLURSA OLSUN SİZİN HAVANIZ İYİ OLSUN”. Söylemleriniz ve eylemleriniz sizi hep mutlu edecek şekilde olsun.
Kendinize iyi bakın.
Şu sıkıntılı günlerimizde mutlu olmak hepimizin hakkı.